ROMA GEZİ REHBERİ
ROMA'DA GEZİLECEK YERLER? YENİLECEK YEMEKLER? YAPILACAK ŞEYLER? BİZ NE YAPTIK?
Ah Roma, beni benden alan o arnavut kaldırımlı sokakların,
lezzetli yemeklerin, eğlenceli ve hareketli gece hayatınla kalbimi fethettin.
Keşke daha fazla kalsam dediğim nadir şehirlerden çünkü son gün keşfettiğimiz
Trastevere’yi görünce hepimiz “Yaa keşke
önceden buraya gelseymişiz.” dedik ve devam ettik.
İtalya’da ilk durağımız Roma’ydı.
Sonrasında ise Floransa ve Venedik’ti. Roma’da uçaktan iner inmez bir bavul
arama telaşına girdik, kaybettik sandık ama neyse ki çantalarımızı aldık. Dışarıya çıktığımızda ne yapacağımızı biliyorduk çünkü
öncesinde çok araştırmıştık. Tabelaları takip edip otobüs durağına ulaştık.
Roma şehir merkezine giden otobüs için 7 Euro ödedik. Termini garına
ulaştığımızda maps.me uygulaması sayesinde offline olarak haritada hostelin
yerini bulmamız çok kolay olmuştu.
Roma Avrupa ülkelerinde en
uygun şehirlerden biri. Bunu hostel fiyatlarından da anlayabilirsiniz. Tabi ki
çok iyi bir yerde ya da çok imkan sunan bir yer değildi ama zaten hostel de
durmadığımız ve sadece uyumaya gittiğimiz için bize çok sorun teşkil
etmiyordu. Üstelik kahvaltısı da vardı. Kruvasan+kahve. Bu 2 lezzeti hala
özlüyor ve Türkiye'de de yiyerek yurt dışı günlerini hatırlıyorum. Bu hostele 2 gece 3 gün ve kahvaltı dahil biz 48.5 Euro ödedik.
İşte o nadide kahvaltımız |
Yerleştikten sonra kendimizi hemen sokağa atıp yollara
koyulduk. Bize en yakın yer İspanyol Merdivenleriydi. Akşam vakti
müzikle birlikte eğlencenin ve kalabalığın olduğu yerlerdendi. Çok huzurlu bir yer.
Adını yakınındaki İspanyol Elçiliği’nden almış. Yapılma amacı merdivenlerin
üstünde yer alan Trinta dei Monti Kilisesi’ne rahatça ulaşılmak istenmesi. Bu nokta genelde bizim dinlenmek ve huzur bulmak için sık
uğradığımız noktalardan biri.
Piazza di Spagna |
Ertesi sabah uyandığımızda ilk hedefimiz Kolezyum’u görmekti fakat oraya ulaşmadan önce birkaç nokta daha keşfettik. Santa Maria Moggiore Bazilikası. Bu yapı 4. Yüzyılda Bakire Meryem’in rüyasında kendisine görünmesinden sonra Papa Liberius tarafından yapılmış. İçini gezerken ilgimiz çeken birşey de papazların kedilerini ufak kutular içine kapatmasıydı. Hiçbirimiz ne yaptığını anlamadık araştırdık ama ne olduğunu da bulamadık. Sadece ilginç gelmişti.
Santa Maria Moggiore Bazilikası |
kaldık. Tabi ki hikayesi bu kadarla kalmıyor. Bu yapı zamanında 55.000 kişinin tiyatro oyunlarının, hayvan ve gladyatör dövüşlerinin,idamların izlenmesi için toplanılan bir bölge.
Colosseo |
Pantheon |
Karnımızı güzelce doyurduktan sonra beklemediğimiz şekilde yağmur yağdı ve yağmurun durmasını bekledik. Ardından tabana kuvvet Aşk çeşmesi
yolu. Vardığımızda aşırı bir kalabalıkla karşılaştık. Ve evet o şeyi bizde
yaptık. Dilek tutup paramızı fırlattık çeşmeye. Aslında hikayeler her ne kadar
dilek olarak anlatılsa da bir başka hikayesi daha varmış. Bunu yapan kişilerin
tekrardan bu şehire geleceği söylentisi var. Umarım doğrudur ve umarım tekrar
giderim.
Bu kalabalığı atlattıktan sonra kafamızı güzelce
dinleyebileceğimiz müthiş bir alan keşfettik Roma’nın tepesinde. Adeta huzur
dolu. Villa Borghese. Burası Roma
değil Avrupa’nın en geniş kent parklarından biri. Bize göre tam piknik yapmalık
yer. Burada baya uzun soluklandık. Akşam hava kararana kadar.
Günün yorgunluğunu üzerimizden atmak adına İspanyol merdivenlerine tekrar döndük ve taze makarna yapan bir makarnacıdan paketli pişmiş makarna aldık. Zaten günlük 2 çeşit makarna çıkarıyorlar ve işlerinde en iyisiler. Mekanın adı Pastifico. Roma'da makarna nerede yenir derseniz.Doğru adres burası ki birçok yerde burası der zaten. Fiyatı 4 Euro. Makarnamızı alıp merdivenlere oturduk ve anın tadını çıkardık. Gerçekten huzur dolu bir andı.
Domatesli acı soslu makarna |
Ertesi günün sabahında hostelden çıkmamız gerekiyordu ve
sırt çantalarımızı alarak romanın diğer tarafını fethetmeye gidiyorduk.Tekrar İspanyol merdivenlerinde soluklandık.
Orasının en çok uğradığımız yer olduğunu yazının başında da paylaşmıştım.
Ardından yürümeye devam ettik ve Castel S. Angelo’ya gittik. Burası siyasal
karmaşaların olduğu zaman Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın esir
tutulduğu yer. Böyle kendi tarihimizden de izler bırakan yerleri görünce insan
çok tuhaf hissediyor. Buradaki turumuzdan sonra yağmurun geldiğini fark
ettik ama gezmeye doyamadığımız için yola devam ettik. Emin adımlarla
Vatikan’a ilerledik.
Castel S. Angelo |
Yukarıda
da görüldüğü gibi kara bulutların bize yaklaştığını farkeder farketmez bir
sığınma yeri bulduk ve yağmurun geçmesini bekledik. Trastevere’ye yürümeye
başladık. Akşam olduğunda sırtımızda 6-8 kiloluk çantalarla
burasını görmüş olmak üzücü. Çünkü hem geç keşfedilmiş bir yer hem de yorgun
olmak buradan tam tat alamamamıza sebep oldu. Dar sokaklarıyla tarihi yapıları ve otantik havasıyla harika bir
atmosfer sunuyordu. Bir daha ki gelişimde konaklayacağım yerin bu bölge olacağı
kesin.
Ve o vakit gelir. Roma dan ayrılış vakti. Biraz kalbimiz
buruk biraz diğer yer için heyecanlıydık. Biz otobüsle gitmeyi tercih etik.
Metro kullandık otobüs terminaline gitmek için. Tek kullanımlık metro fiyatları
yanlış hatırlamıyorsam 2-2,5 Euro civarıydı. Floransa biletimizi de 18-19 Euroya
almıştık.
Roma hakkında biraz bilgi verecek olursam, otobüs kullanmak
istiyorsanız buradaki gibi muavinler yok kendi bavulunuzu kendiniz bagaja
yerleştirmek zorundasınız.
Avrupa’nın avrupalığını konuşturduğu nokta trafik ve yayaya
saygı. Yaya geçitlerindeki hassasiyetleri oldukça yüksek.
Su ihtiyacınız için her noktada çeşme bulunuyor ve bu sular
oldukça temiz ve kullanılabilir.
Kısaca harika bir şehir ve harika bir kültür. İmkanınız
varsa mutlaka gelmeniz gereken bir yer. İleri ki gezi yazılarında görüşmek
üzere!
Yorumlar
Yorum Gönder